28 Şubat 2013 Perşembe

Diskdünya

"Herhangi bir yerde,

 Düz yuvarlak bir dünya devasa bir kaplumbağanın sırtındaki dört filin üzerinde dönüyordu. Kaplumbağa ise evreni bir uçtan diğerine arşınlamakla meşguldü. Büyü burda çalışırdı yani genellikle çalışırıdı! Ancak olasılıklara bakıldığı zaman çalışmama ihtimali biraz daha fazlaydı. Yine olasılıkları incelediğimiz zaman istenmeyen bir biçimde çalışma olasılığı hepsinden daha fazlaydı. Nadiren de olsa görünmezlik büyüleri ateş topları yaratabiliyordu. Hatta bazı zamanlar tanrılar ve kahramanlara bile rastlanırdı.

 Ancak tanrıların neden böyle bir kurgu yaptığı her zaman en büyük sorulardan birisiydi. Ancak her zaman daha önemlileri de vardı. Mesela astrozooglar -isimler hiçbir zaman önemli olmamıştır- evren üzerine çeşitli araştırmalarda bulunurlardı.Dünyanın disk şeklinde olup 3 tane filin üzerinde durduğunuve fillerin de devasa bir kaplumbağanın üzerinde döndüğünü hesaba katınca zoolojinin bu bilime nereden geldiği kolayca anlaşılabilir. Tabu araştırmalar yaratılışa ve sona dair olurdu genellikle. Bir çok sıradan diskdünya sakinin umursamadığı bir konu, kaplumbağanın nereye gittiğiydi. Bazı teoriler kaplumbağanın bir cinsiyetinin olduğunu ve doğal hayat sürecinin bir parçası olarak bu cinsiyetinin getirdiklerini kullanma arayışında olduğu söyler. Bazıları için bu kıyateme eşdeğerdir derken bazıları ise kaplumbağayı çiftleşttirme çabasındadır. Elbette kaplumbağının yani büyük A'Tuin'in hareketleri mevsimleri oluştururdu. Ama bu konuda araştırmalar sürmeye devam etmekte. Aslında diskdünyadaki en büyük sorun ne kaplumbağanın nereye gittiği ne de kıyametin nasıl geleceğiydi. Bunları açıkçası kimse umursamazdı. En büyük sorun tanrıların böyle bir dünyayı neden yarattığıydı.



Aslında biraz tarihi yazıtları (ne demekse artık) incelediğimizde diskin yaratılışına dair teoriler üretebiliriz. Bunlardan ilki belki de en gerçekçisi yaramaz, küçük, haylaz tanrıcıkların ebeveynlerinden habersiz bir şekilde dünya yaratmaya kalkmasıydı. Bu sebeple de ortaya çıkan dünya kesinlikle tutarsızdı. Mesela kaplumbağa hapşırdığı zaman deprem olma ihtimali vardı ki bu birçoklarını korkuturdu. 
Bununla birlikte diskdünyanın bir güneşinin olmadığını belirtmek gerekir, bazı araştırmacılar büyünün azalıp artması ile ışığın bir ilişkisinin olduğunu öne sürerken bazı batıl inançlı kendini bilmezler -rahipleri kimse anlamayamıştır- elerktik adı verilen bir şeyin olduğunu ve tanrıların düğmeleri açıp kapayarak gece ile gündüzü yarattığını söylemiştir."


Ve karşınızda diskdünya var. Belki fantastik dünyalar arasında en abzürt olanı diskdünya. Hatta belki de en saçması. Ancak en eğlencelisi olduğu konusunda bahse girebilirim. Oynattığım settingler arasında en fazla keyif aldıklarımdan bir tanesidir. İlk önce bir parça diskdünyayı bilmek gerektiğine inanıyorum. En azından dm birkaç kitabı okumuş olmalıdır. Çünkü disk dünyanın komik yanı kendi içindeki dengesizlikte yatar. Karakterlere verilen görevin dünyayı sırtında taşıyan kaplumbağanın burnunu karıştırmak olduğunu düşünün çünkü kaplumbağa sürekli kapşuruyordur veya ayağına metor batmış olsun. Bütün bu mantıksızlık diskdünyanın kendi sistemi içinde son derece tutarlıdır. Benm tavsiyem bu dünyaya girmeden önce bildiğiniz herşeyi unutun. Zaten ileriki yazılarımda göreceksiniz ki bu dünya çok farklı.


Biraz da disk dünyanın atmosferinden bahsetmek istiyorum. Oyunların en temel amacı komik olmasıdır ancak bu komikliği aptallıkla karıştırmamak gerekir. Diskin vatandaşları kendi sıradan hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadır ve bu sebeple mantıklı davranmaya çalışırlar. Komik olan bölüm karakterlere ait değildir. Onlar kendi yaşamlarına devam etmeye çalışırlar. Diskin kendisi bütün abzürtlüğü sağlar. Zaten kitapları okuduğunuz ki ben kesinlikle tavsiye ederim çok daha net bir şekilde anlayabilirsiniz ne demek istediğimi. Aklınıza gelen tüm abzürtlüklerin gerçek olduğunu düşünün.


Oyunun sitemine gelince GURPS sistemini kullanır. Anak ben GURPSU öğrenmeyecek kadar tembel olduğum için kurallara çok bağlı kalmadan d6larla oynattım oyunu, d20 de olabilir. Çünkü oyunun amacı gülmek olduğu için kurallarda boğulmamak gerektiğine inanıyorum. Karşılaşabileceğiniz en mükemmel ölüm karakterini düşünün veya öfkeli bir gril olan kütüphaneciyi işte orası disk dünya.


Diskdünya yazılarımı meslekleri ve şehirleri anlattıktan sonra örnek bir oyun ile bitirmek istiyorum. Eklemek istediğim bir şey olursa zaten tamamlarım.  



Bildiğiniz herşeyi unutmadan bu dünyaya adım atmamanızı öneririm. Sonuçta ölüm, anlatılanlar gibi siyah cübbe giyip, elinde kocaman bir orak taşıyan bir iskelet değildir. Ölüm siyah cübbe giyip, elinde kocaman bir orak taşıyan ve elekro gitar çalan bir iskelettir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder